27 Kas 2011

Okulöncesi Eğitimin Önemi

 Okul Öncesi Eğitim 

12 Kasım 2011 Cumartesi
“ Eskiden anaokulu mu varmış!”
“ Kaçımız anaokuluna gitti, hâlbuki gayet iyi öğrencilerdik…”
“ Bunlar ömür boyu öğrencilik yapacaklar, bir sene daha fazla oynasınlar. Anaokuluna gerek yok.”
“ Bir sene önceden gönderip de çocuğu ezdirmeye ne gerek var canım! Hayat onları nasılsa ezecek…”
Okul öncesi eğitimle ilgili bu ve benzeri ifadeleri etrafta çok duymaktayız.
Oysa Okulöncesi yıllarında yaşadığı ve gördüğü olaylar, çocuğun kişiliğinin temel taşlarını oluşturur. Bu önemde, çocuğun çeşitli alanlardaki gelişimini desteklemek için, iyi bir çevre düzenlemesi yapılmalıdır. Zekânın gelişimi üzerinde çevresel faktörlerin etkisi azımsanmayacak ölçüdedir.
Çocuk, oynarken pek çok şeyi deneyerek öğrenir. Anaokulu da çocuk için en uygun öğrenme ortamıdır. Her Çocuk Bir Bireydir. Konuya genel olarak bakacak olursak:

OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN TEMEL İLKELERİ
  • Okul Öncesi Dönem Hayatın Temelidir.
  • Gelişmede Özel Alıcı Dönemler Vardır.
  • Eğitim Çocuğun İhtiyaçlarına Duyarlıdır.
  • Gelişimin Bütün Yönleri Birbirleri ile İlişkilidir.
  • Bu Nedenle Eğitim Çocuğun Bütünlüğünü Gözetir.
  • Çocuğun Aktif Katılımı Ve İlgisi ön plandadır.
Okul Öncesi Eğitimle;
  • Çocuğun kendine güveni gelişir,
  • Kendini idare etmeyi öğrenir,
  • Bağımsız olmayı öğrenir ve özsaygıyı kazanır,
  • Mucit, girişimci, üretici ve problem çözücü olmayı öğrenir.
  • Kendi kişiliğini ve vücudunu tanır,
  • Sosyalleşir,
  • İlkokula uyumunu sağlayacak yetenekleri geliştirir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM PROGRAMININ GENEL ÖZELLİKLERİ
  • 36-72 aylık çocuklara yöneliktir.
  • Çocuk merkezli programdır.
  • Muhayyile ön plandadır(Ünite ve konuların olmayışının altında yatan temel felsefe de budur).
  • Çocuğun çok yönlü gelişimi esastır.
  • Hiçbir gelişim alanı diğerinden daha iyi ya da önemli değildir.
  • Konular değil çocuğa kazandırılacak davranışlar esastır.
  • Konular amaç değil araçtır.
  • Bir hedef kazandırılırken farklı konular seçilebilir. Aynı konuyla farklı hedefler kazandırılırken farklı boyutta da tekrar tekrar ele alınabilir.
  • Program, problem çözme ve oyun yöntemlerini öne çıkarır.
  • Günlük yaşam deneyimlerinin ve yakın çevre olanaklarının kullanılmasını teşvik eder.
  • Aile katılımı önemlidir.
  • Esnektir.
  • Her grup için, Türkiye?nin her yerinde uygulanabilir bir programdır.
  • Bireyselleştirmeye uygundur.
  • Özel eğitime gereksinim duyan bazı gruplarda ve kaynaştırma uygulayan okullarda da kullanılabilir.
Tüm bu açılar ve özellikler göz önüne alındığında okul öncesi eğitimin önemi daha da artmaktadır. Bu konuda önemli bir noktayı hatırlatmadan geçemeyeceğim: çocuklarını ilköğretime sosyal, bedensel, zihinsel açıdan gelişimlerinin alt basamağını ve ilk adımını atmış olarak hazır bir şekilde başlatmak, ya da onları Eğitimci John Lock?un dediği gibi ?Tabula Rasa: Boş Levha? olarak başlatmak. Tercih ailelere aittir.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM
        Aile çevresindeki koşulları ne denli iyi ve elverişli olursa olsun, çocuğu taşıtlarıyla birlikte uygun bir ortamda ve uzman eğiticilerin gözetimin
de temel öğrenim olan ilköğretime hazırlamak, daha olumlu sonuçlar vermektedir.

Gelişmekte olan ülkemizde sanayileşmenin paralelinde, yaşam koşulları kadının çalışmasını zorunlu kılmış, bu da okul öncesi eğitimin önemini bir
kat artırmıştır.         Yaşamın özelikle ilk üç yılında, annenin, çocuğunun eğitimiyle meşgul olması, hiçbir kişi ya da kurumdan yardım istememesi kuşkusuz en sağlıklı
yoldur. Ancak yaşam koşulları sebebiyle, annenin aileye ekonomik katkıda bulunmak üzere çalıştığı durumlarda, “bakıcı “ dan yararlanma seçeneği birçok
eğitimsel yanlışı da beraberinde getirmektedir. Çocuk model olarak kendisine bakan bu kimseyi aldığından, onun konuşmasındaki dilbilgisi hatalarını, örf
ve adetlerini taklit yoluyla öğrenecektir. Daha da önemlisi, anneye en çok gereksinim duyduğu bu dönemde anneyle fizik temastan ve duygusal etkileşimden
uzak büyücek, bu da çocuğu kişiliğini ve duygusal gelişimini önemli bir biçimde etkileyecektir.
         Büyükanne yanında bakım, aşırı hoşgörü ve şımartma nedeniyle, eğitimsel açıdan tehlikelidir. 0-3 yaş çocuğunun kurumda bakımı  da özel bir uzmanlık
iştiyor. Bu yaş çocuklarına hizmet veren kreşlerin özel hemşire, doktor, uzman pedagog ve psikologları bünyelerinde görevlendirmeleri gerekir.
ANAOKULUNUN ÖNEMİ 
Çocuğun oyun gereksinimini en iyi karşılayan toplumsal kurum, “Anaokulları “dır.
          3-6 yaş çocuklarının eğitimini gerçekleştiren anaokulunu, annenin yokluğunu giderecek bir kurum olarak değil de, annenin tek başına çocuğun üzerindeki
ilk yıllardaki rolüne katkıda bulunan ve bu rolü yaygınlaştıran bir kurum olarak değerlendirmek gerekir.
          Anaokulu, ilköğretime hazırlık olmaktan çok, ailenin dışına atılan ilk adım olarak düşünülmelidir. İlk üç yıl içinde çocuk, model olarak aldığı
anne ve babasından alabileceğini alır ve kendisine tanınan fırsatlar ölçüsünde belirli bir psiko-sosyal olgunluğa varır. Ancak bu gelişim sınırlıdır.
          Froebel’ in deyişiyle:” Anaokulunun amacı, öğrenmeye ilgi uyandırmaktır.”Anaokulu, çocuğa bilgi aktarmaktan çok, çocuğun içinde var olan yeteneklerin
serpilip gelişmesine yardımcı olur. Çocuk, anaokulunda en iyi oyun ortamını bulur,işbirliğini geliştirir,yaşıtlarıyla ilişkiye girer. Anaokulu çocuğu,
kendi hakkını korurken, paylaşmayı ve başkalarının özgürlüğünü zedelememeyi öğrenir.
          Anaokulları, çocukların sözel faaliyetlerine önem veren ve onlara hareket imkanı hazırlayan kurumlar olmalıdırlar.
          Anaokulunda renk, sayı ve kavramlar, çocuğun düşüncesine uygun bir biçimde somuta indirgenerek verilir. Parmak boya ve resim faaliyeti, su oyunu,
kum oyunu, ritmik jimnastik, bloklarla oynama önde gelen oyun dizileri arasında sayılabilir. Çocukların en hoşlandıkları dramatik oyun köşeleri, doktorculuk,
Bebekçilik, bakkalcılık köşeleridir. Çocuk en iyi ve örgütlü oyun ortamını anaokulunda bulur.
          Anaokulunun temel öğretim programı içinde insan ve hayvanları tanıtma, ülkemizi ve dünya ülkelerini tanıma, önemli olay ve günlerle, trafik, görgü
gibi çeşitli kuralları öğrenme sayılabilir.
          Anaokulu, aynı zamanda kuralları en etkili bir biçimde öğretebilen bir kurumdur. Çocuk, yaşıtlarıyla ilişkiye girerek birlikte yaşamayı, yemek
yemeyi, uyumayı ve oynamayı öğrenir. Böylece başkalarının özgürlüğünden haberdar olur,”ben” ve”başkası “ kavramlarının bilincine vararak yardımlaşma ve
işbirliği duygusunu geliştirir.
            Anaokullarının, çocukları ilköğretimlere hazırlayan birer kuruluş niteliğinde olmaları önemlerini daha da artırmaktadır. Toplumsal işlevleri
büyük olan anaokulları , çocukları barındıran değil, fakat onları eğiten ve biçimlendiren çok önemli eğitim kurumlarıdır. Bu tür kurumların yalnızca ticari
amaçla açılmaları, çocukların gelişimlerini olumsuz açıdan etkiler.
            Birlikte yaşama ve çalışmayı öğrenirken, çocuğun ayrıntılarıyla kopya edeceği, sağlıklı bir öğretmen modeline ihtiyacı vardır. Bu sebeple, anaokulu
öğretmeninin olumlu bir model oluşturmasının yanında, yeterli düzeyde pedagojik formasyona sahip olması ve mesleğini sevmesi gerekmektedir.
            Bunun yanı sıra anaokulu öğretmeni, çocuğun gelişim ve uyumundaki karmaşık psikolojisiyle, ihtiyaç duyduğu çevre koşullarını bilebilmelidir.
            Kısaca anaokulları, annesi çalışmayan çocuklar için 4 yaşından, annesi çalışan çocuklar için 3 yaşından itibaren gerekli ve yararlı kuruluşlardır.
            Ancak, burada anaokullarının nitelikli olması, amacının çocukları barındırmak değil, başarılı bir eğitim olması gerektiğini vurgulamakta fayda
vardır.

0 yorum:

Yorum Gönder